Bundan on yıl önce annemin ve babamın adına bir Tıp Ödülü vermeyi düşünmüş (Sadise ve Mustafa Köseoğlu Pediatrik Onkoloji Genç Araştırmacı Ödülü) ve o günkü Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği Yönetim Kurulu’nun değerli üyelerinin desteği ve kabulü ile bu ödülü vermeyi hayata geçirmiştim. O günlerde bu ödülü hem annemin ve babamın adını yüce bir işle anılmasını sağlamak hem de bu bilim alanında çalışan ve maddi olanakları yeterli olmayan uzman ve yardımcı doçentlere küçük te olsa bir destekte bulunabilmek amacıyla koymuştum. Geçen yıllar içinde bazı üniversite öğrencilerine eğitimlerini sürdürebilmek için katkıda bulunmayı her zaman düşünmüş olmama karşın, dönemin ekonomik yeterliliği buna olanak sağlamamıştı. Ancak bu dönemde ailece her eğitim yılı başında pek çok öğrenciye eğitim malzemesi ve kıyafet yardımı yapmak, sokak hayvanlarının tedavi ve bakımlarını üstlenmek sık yaptığımız işlerden olmaya başlamıştı. Kapımızı çalan, yardım isteyen herkese elimizden geldiğince yardım etmeyi daima bir görev görmüş, kimseyi mümkün oldukça şartlarımız elverdikçe boş çevirmemiştik. Yardım etmenin, bir yaraya derman olmanın, bir sıkıntıyı hafifletmenin verdiği mutluluğu ve manevi zevki tatmak bizim için giderek bir tutku halini almıştı.
Birkaç yıl önce bir gün muayenehanede aracımı park edip çıkarken park yerinde apartmanımızın görevlisi Ali Şenoğlu –“Vedat ağabey eniştemin bir öğrencisi var, Üniversiteyi kazanmış ancak okuyacak parası yok arkadaşlarınızdan yardım etmek isteyen olur mu sorar mısınız?” dedi. Ben de peki Ali bakayım dedim, binaya girdim, asansörde çıkarken içimden dedim ki –Neden başkasına sorayım, hep bir öğrenciye destek olmak istiyordum, işte fırsat. Ali’yi çağırdım dedim ki –Ali eniştene haber ver öğrencinin adını soyadını ve banka hesap numarasını versin ben katkıda bulunacağım. O günden sonra öğrenci ile hiç temas etmeksizin, konuşmaksızın her ay düzenli olarak katkıda bulunmaya başladım. O öğrenciyi başkaları da izledi. Vermenin, yardım etmenin verdiği huzur insanı daha çok yardım etmeye iyiliğe yöneltiyor. Zira bizzat kendi hayatımızın içinde elde edilmiş onca başarının arkasında çekilmiş olan pek çok sıkıntı vardı. Çocukluğumuzun bir bölümünde canım babamın Kızılay Bölge Müdürü’ne başvurarak aldığı bir Kızılay çadırında yaşamıştık. Erzurum’un soğuk gecelerinde çadırda kalmak, yokluğu hissetmek, sıkıntıyı yaşamak insanı olgunlaştırıyordu. Yine çocukluğumun en önemli hatıralarından birisi de lise birinci sınıfta annemin ayakkabılarını giyerek okula gitmek zorunda kalmış olmaktı. Herkesin bildiği üzere o dönemlerde çocuklara yalnız bir ayakkabı alınır ve eskidikçe en son ana kadar tamir edilerek giyilirdi. Yine soğuk ve karlı bir kış gününde ayakkabım delindiği için tamire gitmesi gerekiyordu ve benim giyecek başka bir ayakkabım yoktu. Okula gidebilmem için annemin püsküllü ayakkabılarını giydim ve okulda arkadaşlarım ayakkabılarımı görecekler diye bütün gün sıradan kalkmadan oturdum. Bütün bunlar bize yokluk içinde çalışmayı, başarmayı öğretti. Tabii ki en büyük öğretmenimiz annem ve babamdı. O kadar yokluk içinde bana ve kardeşime olabildiğince iyi bir hayat yaşatmak ve bizi okutup başarılı kılmak için didindiler. Onların bu gayretlerinin emeklerinin karşılığı hiçbir zaman ve hiçbir şekilde ödenemezdi. Bugün bu vakfı onların adlarını iyilik yaparak sadece iyilik yapmayı hedefleyerek kurduk.
Vakfımız hiçbir derneğe, kulübe, cemiyete, cemaate, gruba bağlı olmaksızın sadece ve sadece iyilik yapmayı arzu ederek bu yola çıktı. Hep arzu ettiğim insanların yaptıkları yardımın nereye gittiğini açıklıkla sorgulayabilmesiydi. Zira pek çok kişi yaptığı yardımların arkasından bir süre sonra endişe duyabiliyordu. Bunun için vakıf senedine koyduğumuz iki maddeyle bağışçılara güvenli bir yardım ortamı sağlamış olduk. Bunlardan birincisi vakfın bütün organlarında görev alanlar (Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu) hiçbir şekilde ve herhangi bir ad altında ücret almayacaklar, ikincisi ise bağışçılara istedikleri takdirde yaptıkları bağışların nereye gönderildiği bağış yaptıkları ayı izleyen ay içinde gönderilecek. Bu son özellik bugüne kadar hiçbir vakfın vakıf senedi içerisinde açıkça belirtilmemiştir. Bu nedenle bağışçılar gönül rahatlığı içinde her türlü bağışta bulunabilirler. Öğrencilerin seçim kriterlerini ve bursiyer öğrencilerden beklentileri vakfın web sayfasında yer bulabilirsiniz.
Vakfın kurulmasında emeği geçen ve hiç tereddütsüz vakıf organlarında görev alan herkese sonsuz teşekkür ediyorum. Veren el olmanın verdiği huzuru yaşamak için sizleri de bağış yapmaya, öğrencilere destek olmaya davet ediyorum.
Hayatınız boyunca çaldığınız kapılarda daima iyilikleriniz sizi karşılasın…
Prof. Dr. Vedat Köseoğlu